Blog açma fikrini 1 yıldır düşünüyordum fakat yeni
gerçekleştirebiliyorum.Bu yüzden de 1 yıl öncesine geri dönüp oradan başlayalım diyorum.
30 Ağustos 2011
Izmir-Istanbul aktarmasından sonra 2,5 saatlik yolculuk sonunda Napoli
Capodichino International Airport’a ayak basabildik.
İlk olarak ismini sıkça
duyduğumuz ‘napoliten şarkı’ ların merkezi Napoli’ye gittik.Burası direkt
İtalya hakkında bize kopya veriyordu zaten..Dar sokaklar, alçak ve derin
geçmişe sahip binalar, çok sık rastlanan cafelerle dolu bir şehirdi Napoli.Ardından
ilk espressomuzu içmek üzere Napoli Krallığına giderken sağ tarafta kalan bir
hayli kibar garsonları olan Gran Caffe Gambrinus’a oturduk ve evet şuan
İtalya’dayıız! diyebildik. Sonrasında adını hatırlayamadığım ancak bu cafenin üst
tarafında kalan üzerinde butikler, dondurmacılar olan bir caddede Gay Odin
adında uzun yıllardan beri olduğunu söyledikleri çikolatıcıdan çikolatamızı
aldık.Sonrasında Galeri Umberto adındaki kapalı çarşıya girdik, eski yüksek bir
binaydı hatta o sırada ilk –ilk çünkü turumuz boyunca 3-5 çifte rastladık-
damat ve geline rastladık birde fotoğraf çekildik.Sonra buradan çıkınca
bir tatlıcıdan rehberimizin tavsiyesi üzerine ‘baba tatlısı’’ nı aldık, hiç
rehber tavsiyesine falan uyup almayın, bizim lokmalarımızdan - aslında bu da İzmir’e özgü bir tatlı ama biliyorsunuz diye umuyorum- biraz daha büyük
olan bu tatlıyı 7 kişi bile bitiremedik.
Ardından ilk tarihi gezimizi Antik Roma kenti ‘Pompei’ de gerçekleştirdik.Vezüv Yanardağının patlamasıyla oluşan bu
kentte 200 bini aşkın insan hayatını kaybetmiş, hatta patlamada çıkan kül ve
lavlar insan ve eşyaların üzerine kapladığından dolayı oksijen alınamamış bu
yüzdende bu kalıntılar günümüze kadar gelebilmiş.Ardından
konaklamamızı Roma’da yaptık.
Sabah erkenden kalkıp ilk kahvaltımızı bol domuzlu
ürünlerin bulunduğu ürün çeşitliliği bakımından bizden daha zayıf otelimizde yaptık.Sonrasında o günkü planımızın Colosseum, İspanyol
Merdivenleri, Trevi Aşk Çeşmesi, Piazza Venezia, Vittoria Emmanuelle Anıtı,
Roma Forumları, Via Del Corso, Vatikan Cumhuriyeti, Pisa, St Pietro Bazilikası
olduğunu öğrendik.Bunlardan en çok aklımda kalanlar Colosseum, Vatikan, İspanyol Merdivenleri, Via Del Corso,
Trevi Aşk Çeşmesi’ydi.
-İspanyol Merdivenleri önünde bir çeşme barındıran sık sık ve çok basamak
bulunduran aşırı derecede kalabalık, yerlisinin merdivenlerde
kitap okuduğu, satıcısının turistlere gül sattığı bir yerdi.
-Aşk Çeşmesi diye
söylediğimiz fakat İtalyanca anlamı Aşk Çeşmesi olmayan görkemli ve bir hayli
kalabalık arkasında tabii ki bir Roma dondurmacısı bulunduran bol fotoğraf
çekilesi yer, Trevi Aşk Çeşmesi.
-Vatikan
Cumhuriyeti ise bakınca şaşılası hatta inanmanın güç olduğu şahane motifler
barındıran sıkı bir kıyafet kontorolü olan yine bol fotoğraf çekilesi yer.
Bahsettiğim yerler
ve bunlar gibi bir çok yere sahip Roma kalabalıklığıyla, görkemiyle aklımızdan
çıkabilecek gibi değil.
Floransa’ya
gelince antikaya ve ‘hatıralara’ çok önem verdiğim için Floransa aklıma
geldikçe iç geçiriyorum.Hatta çok lezzetli pizzamızı da burada yemiştik diye hatırlıyorum.
Daha sonra ise kendimize Venedik’ten bol bol magnetler, maskeler aldık.
Ardından Venedik’in tüm dünyada ün salmış ‘gondol’larına bindik.Bu gondolların eskiden rengarenk olduğunu fakat tıp dünyasının henüz gelişmediği sıralarda veba hastalığından ölen insanlar için hepsinin siyaha boyandığı ve hala öyle olduğunu yine sevgili rehberimizden öğrendik.
Venedik turumuza Murano ve Burano adalarında devam ettik ve onlarında bir hayli etkisinde kaldık.Murano adasında cam
yapımını izledik.
Burano adasında ise rengarenk evlerin bol bool
fotoğraflarını çektik.
Vee bu muhteşem İtalya turumuzunda sonuna geldik.Güzel fotoğraflar, kibar insanlar, büyüleyici şehirler ve çok daha fazlasını yaşamış ve görmüş olduk. :)